Naat
:::Cumhuriyet İ.Ö.O::: :: Genel :: Şiirler :: Derya Akgün
1 sayfadaki 1 sayfası
Naat
Kainatın Efendisine
NAAT
Çöller sıcak mı sıcak,
Gece karanlıktı.
Beşer acımasız,
Kainat, anlamsızdı.
Koca koca putlar kaplamıştı
Yurdunu ey yüce nebi!
Evren sessiz çığlıklar atıyor,
Acısını anlatıyordu melekut alemine.
Sağırdı insanoğlu acılara,
Yalvaranların nidalarına.
Kördü beşer, hem de bakar kör.
Ne Allah’ın ayetlerini görebilirdi kör gözleri,
Ne de diğerlerinin acılarını.
Yürekler taşlaşmıştı Ey Nebi!
Toprağa diri diri gömülen günahsız,
Zorla köleleştirilen kadın,
Talan edilen, yakılıp yıkılan yurtlar…
Hiç biri ama hiç biri yumuşatamazdı
O zalim Kalpleri!
…
Bekliyordu alem,
Bekliyordu mevcudat
Hz.İsa’dan beri.
Asırlarca süren bu sancılı bekleyiş
Günün birinde “Müjdelenenle(!) ” bitmeliydi.
Sen umuduydun acizin,
Sen muştusuydun İncil’in.
“Adı, yerde Ahmet; göklerde Muhammed…”
Mesih’in dilinde kardeş,
Adem’in dilinde aziz evlattın.
Sen Nebiyullah, rasulullah
V e sen şanlı HABİBULLAH! ..
Ve bir gün teşrif ettin karanlık dünyamıza.
Birbirinden müthiş ayetlerle.
Ansızın kuruyan Save gölü,
Bir anda sönen bin yıllık Mecusi ateşi,
Semada doğan kızıl yıldız,
Yıkılan İran burçları
Korku saldı münkir kalplere
Yüz üstü kapaklanan
Müşrik putları! ...
Harameyn şenlendi bir anda,
Gül gül açıldı,
Sevindi Kabe.
Kanatlandı Mekke,
Yerle bir olmuştu putlar,
Devrilmişti küfrün abideleri.
Korkunç bir çığlıkla kaçtı Azazil,
Senin yüce nurunla boğuldu koca rezil.
Anladı ki bitmiştir saltanatı,
O halde terk etmelidir bu melekleşen kainatı.
Sen rahmettin Ey Nebi!
Küfürden çoraklaşmış ruhlara.
Bir bulut oldun,
Tatlı, yumuşak bir meltem oldun.
Kuran, bir şifa oldu mübarek dilinde
Küfürden kavrulmuşlara.
Yalnızdın Ya Resulallah!
Ne anan vardı yanında,
Ne baban.
Bir temiz hilkatti
O masumlardan sana kalan.
Bir şanlı resuldün sen.
Tek dostun tek dayanak,
Kadir-i mutlak,
Rahman, rahim ve kerim olan Allah!
Sevgilisiydin Rabbin
Ne ananın ne babanın
Sana yetmezdi terbiyesi hiçbir yaratılmışın
Bunun içindir ki sen HABİBULLAHSIN! ..
Ya Muhammed!
Ne zordu Mekke’de mümin olmak,
O Mekke ki temelini atan bir peygamber,
Emri veren Cenab-ı Hak
Ama ne yazık ki gerçeği anlayamadı
Bir yığın koca ahmak…
Zorlu Mekke yılları…
Ardından kutlu Medine…
Yanında yar-i garin Ebu Bekr
Görünmüştü hicret yolları.
Arkada çöl gibi düşman,
Önde düşman gibi çöl…
Ve sormuştu mağara arkadaşın:
-İyi dost güzel insan Nurlu Ebu Bekir-
“ Düşman yetişirse Ya Resulallah? ...”
Korkması canından değil,
Canından aziz bildiğine,
Kainatın efendisine
Bir zarar gelmesiydi,
Şanı yüce kutlu Nebi’ye.
Ve şu inci taneleri dökülmüştü
Mübarek dilinden.
Teslimiyetin,
Kulluğun
Son noktasıydı kelamın:
“Üçüncüsü Allah olan iki dosta kim ne yapabilir Ya Ebu Bekr? ! ..”
İşte o an durdu zaman,
Sıddıkın gözünde.
Durdu arz, yörüngesinde
Kuşlar, uçmadı.
Rüzgar, esmedi.
Yağmur, yağmadı.
Tüm kainat,
Yerdekiler
Ve gökteki melekler durdu,
Bu kulluk idrakine bakakaldı her biri.
Yudum yudum içtiler bu teslimiyeti.
Eğer mümkün olsaydı;
Seni görmek için
İnecekti geri dönmemecesine arza
O aziz meleklerin her biri…
Kurani nefesinle
Yeniden dirilmişti
Tüm yaratılmış
Ve tüm yaratılacaklar…
Mükemmelliğin şahikası,
İnsanlığın baş tacı,
Varlığın yaratılış amacı
Dünyanın yüzü nuru hürmetine yaratıldığı,
“Levlake levlak vema halaktül eflak” sırrının yüce muhatabı,
Resulumüz,önderimiz,
Efendimiz,şanı yüce Peygamberimiz!
Sen kutlu insan,
Sen canlı KURAN,
Kalu beladan beri zatına hayrandır
Mücrim de olsa her bir mümin can!
Sana layık olamadık SULTANım.
Dillerimizdeki imanı kalplerimize indiremedik,
“AMENNA” dedik,
“SADDAKNA” diyemedik.
Hüviyetlerimizde Müslüman
Gerçekte kimliksiz kaldık! ...
Ne uyabildik mübarek sünnetine,
Ne de seni hakkıyle idrak edebildik
Sen ki alt ettin zalimleri,
Bozdun küfrün düzenini
Bizse yola getiremedik,,
Azgınlaşan,firavunlaşan nefislerimizi.
Utanıyoruz Ya resulallah!
Gerçek bir mümin olamadık,
İnancımızı yaşayamadık,
Senin yolunda,
Bir “Kusva”,
Bir ”Kıtmir”,
Bir “hurma kütüğü”bile olamadık!
Ağlasın halimize gökler,
Ağlasın halimize her bir varlık! ..
Gül sultan
El aman,
Ahvalimiz pek yaman.
Biz ümmetine ancak sensin derman! ...
Dermansa Rabbinden getirdiğin aziz ferman,
Şanı yüce KURAN! ..
Umudumuz yine sendedir,
Adı güzel Muhammed!
Sen ki bizlere
Ahir zaman ümmetine,
“Kardeşlerim! ” demiştin,
Gül yüzlü ashabına,
Bizleri methetmiştin
Ve şöylece devam etmiştin:
“Onlar ki beni görmeden bana iman ederler,
Onlardır kardeşlerim.”
Sen ki bize “Kardeş“ demişsin,
Bizi yüceltip, şereflendirmişsin,
Şefaat kıl, bu asi mücrimlere
Bizleri bırakma,
Günahlarla yanan bu çöllere.
Gedaya gedalık
Şaha şahlık
Biz asilere senin şefaatin yaraşır!
Sen ki bizleri layık görmüşsün kardeşliğe,
Nur yüzlü
Gül kokulu
Aziz “NEBİ”ye bizden,
Her an milyonlar selam,
Her an milyonlar salavat,
Her an milyonlar sevgi ulaşır,
Bu sevgiyle umulur ki
Şefaatin rahmet olur
Aramızda dolaşır.
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin ‘aleyke ya Resulallah,
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin ‘aleyke ya Habiballah,
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin ‘aleyke ya Nebiyallah! ..
DERYA AKGÜN
NAAT
Çöller sıcak mı sıcak,
Gece karanlıktı.
Beşer acımasız,
Kainat, anlamsızdı.
Koca koca putlar kaplamıştı
Yurdunu ey yüce nebi!
Evren sessiz çığlıklar atıyor,
Acısını anlatıyordu melekut alemine.
Sağırdı insanoğlu acılara,
Yalvaranların nidalarına.
Kördü beşer, hem de bakar kör.
Ne Allah’ın ayetlerini görebilirdi kör gözleri,
Ne de diğerlerinin acılarını.
Yürekler taşlaşmıştı Ey Nebi!
Toprağa diri diri gömülen günahsız,
Zorla köleleştirilen kadın,
Talan edilen, yakılıp yıkılan yurtlar…
Hiç biri ama hiç biri yumuşatamazdı
O zalim Kalpleri!
…
Bekliyordu alem,
Bekliyordu mevcudat
Hz.İsa’dan beri.
Asırlarca süren bu sancılı bekleyiş
Günün birinde “Müjdelenenle(!) ” bitmeliydi.
Sen umuduydun acizin,
Sen muştusuydun İncil’in.
“Adı, yerde Ahmet; göklerde Muhammed…”
Mesih’in dilinde kardeş,
Adem’in dilinde aziz evlattın.
Sen Nebiyullah, rasulullah
V e sen şanlı HABİBULLAH! ..
Ve bir gün teşrif ettin karanlık dünyamıza.
Birbirinden müthiş ayetlerle.
Ansızın kuruyan Save gölü,
Bir anda sönen bin yıllık Mecusi ateşi,
Semada doğan kızıl yıldız,
Yıkılan İran burçları
Korku saldı münkir kalplere
Yüz üstü kapaklanan
Müşrik putları! ...
Harameyn şenlendi bir anda,
Gül gül açıldı,
Sevindi Kabe.
Kanatlandı Mekke,
Yerle bir olmuştu putlar,
Devrilmişti küfrün abideleri.
Korkunç bir çığlıkla kaçtı Azazil,
Senin yüce nurunla boğuldu koca rezil.
Anladı ki bitmiştir saltanatı,
O halde terk etmelidir bu melekleşen kainatı.
Sen rahmettin Ey Nebi!
Küfürden çoraklaşmış ruhlara.
Bir bulut oldun,
Tatlı, yumuşak bir meltem oldun.
Kuran, bir şifa oldu mübarek dilinde
Küfürden kavrulmuşlara.
Yalnızdın Ya Resulallah!
Ne anan vardı yanında,
Ne baban.
Bir temiz hilkatti
O masumlardan sana kalan.
Bir şanlı resuldün sen.
Tek dostun tek dayanak,
Kadir-i mutlak,
Rahman, rahim ve kerim olan Allah!
Sevgilisiydin Rabbin
Ne ananın ne babanın
Sana yetmezdi terbiyesi hiçbir yaratılmışın
Bunun içindir ki sen HABİBULLAHSIN! ..
Ya Muhammed!
Ne zordu Mekke’de mümin olmak,
O Mekke ki temelini atan bir peygamber,
Emri veren Cenab-ı Hak
Ama ne yazık ki gerçeği anlayamadı
Bir yığın koca ahmak…
Zorlu Mekke yılları…
Ardından kutlu Medine…
Yanında yar-i garin Ebu Bekr
Görünmüştü hicret yolları.
Arkada çöl gibi düşman,
Önde düşman gibi çöl…
Ve sormuştu mağara arkadaşın:
-İyi dost güzel insan Nurlu Ebu Bekir-
“ Düşman yetişirse Ya Resulallah? ...”
Korkması canından değil,
Canından aziz bildiğine,
Kainatın efendisine
Bir zarar gelmesiydi,
Şanı yüce kutlu Nebi’ye.
Ve şu inci taneleri dökülmüştü
Mübarek dilinden.
Teslimiyetin,
Kulluğun
Son noktasıydı kelamın:
“Üçüncüsü Allah olan iki dosta kim ne yapabilir Ya Ebu Bekr? ! ..”
İşte o an durdu zaman,
Sıddıkın gözünde.
Durdu arz, yörüngesinde
Kuşlar, uçmadı.
Rüzgar, esmedi.
Yağmur, yağmadı.
Tüm kainat,
Yerdekiler
Ve gökteki melekler durdu,
Bu kulluk idrakine bakakaldı her biri.
Yudum yudum içtiler bu teslimiyeti.
Eğer mümkün olsaydı;
Seni görmek için
İnecekti geri dönmemecesine arza
O aziz meleklerin her biri…
Kurani nefesinle
Yeniden dirilmişti
Tüm yaratılmış
Ve tüm yaratılacaklar…
Mükemmelliğin şahikası,
İnsanlığın baş tacı,
Varlığın yaratılış amacı
Dünyanın yüzü nuru hürmetine yaratıldığı,
“Levlake levlak vema halaktül eflak” sırrının yüce muhatabı,
Resulumüz,önderimiz,
Efendimiz,şanı yüce Peygamberimiz!
Sen kutlu insan,
Sen canlı KURAN,
Kalu beladan beri zatına hayrandır
Mücrim de olsa her bir mümin can!
Sana layık olamadık SULTANım.
Dillerimizdeki imanı kalplerimize indiremedik,
“AMENNA” dedik,
“SADDAKNA” diyemedik.
Hüviyetlerimizde Müslüman
Gerçekte kimliksiz kaldık! ...
Ne uyabildik mübarek sünnetine,
Ne de seni hakkıyle idrak edebildik
Sen ki alt ettin zalimleri,
Bozdun küfrün düzenini
Bizse yola getiremedik,,
Azgınlaşan,firavunlaşan nefislerimizi.
Utanıyoruz Ya resulallah!
Gerçek bir mümin olamadık,
İnancımızı yaşayamadık,
Senin yolunda,
Bir “Kusva”,
Bir ”Kıtmir”,
Bir “hurma kütüğü”bile olamadık!
Ağlasın halimize gökler,
Ağlasın halimize her bir varlık! ..
Gül sultan
El aman,
Ahvalimiz pek yaman.
Biz ümmetine ancak sensin derman! ...
Dermansa Rabbinden getirdiğin aziz ferman,
Şanı yüce KURAN! ..
Umudumuz yine sendedir,
Adı güzel Muhammed!
Sen ki bizlere
Ahir zaman ümmetine,
“Kardeşlerim! ” demiştin,
Gül yüzlü ashabına,
Bizleri methetmiştin
Ve şöylece devam etmiştin:
“Onlar ki beni görmeden bana iman ederler,
Onlardır kardeşlerim.”
Sen ki bize “Kardeş“ demişsin,
Bizi yüceltip, şereflendirmişsin,
Şefaat kıl, bu asi mücrimlere
Bizleri bırakma,
Günahlarla yanan bu çöllere.
Gedaya gedalık
Şaha şahlık
Biz asilere senin şefaatin yaraşır!
Sen ki bizleri layık görmüşsün kardeşliğe,
Nur yüzlü
Gül kokulu
Aziz “NEBİ”ye bizden,
Her an milyonlar selam,
Her an milyonlar salavat,
Her an milyonlar sevgi ulaşır,
Bu sevgiyle umulur ki
Şefaatin rahmet olur
Aramızda dolaşır.
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin ‘aleyke ya Resulallah,
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin ‘aleyke ya Habiballah,
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin ‘aleyke ya Nebiyallah! ..
DERYA AKGÜN
:::Cumhuriyet İ.Ö.O::: :: Genel :: Şiirler :: Derya Akgün
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz